11 Mayıs 2015 Pazartesi

MUN Gezegeni ve Kedigiller Sırrı


Selam Okuyumcu !

Yazmaya minnak bir ara verdiğimin farkındayım. Sen şimdi bana " kaç gün oldu hala yazamadın" diyebilirsin hakkındır amaaa bir de şu yönden bakmanı isterim ki yazacağım tüm fikirler , paylaşacağım tüm olaylar streç film' e sarılmış dana eti gibi beynimde beklerken eğitim sistemi diş hekimliği diye girdiğim bölümde benden popo kaslarını ezberlememi bekliyor. 
Haliyle sistemdeki paradoksları anlamaya çabalamakla geçen zamanımda burayı biraz ihmal edebiliyorum.


IMG_0718.JPG görüntüleniyor



Buu kadar süre yazmamışken , kendimden son haberleri vererek başlayacağım  ; Okulun eramus yaz stajı için verdiği burs bana çıktı.
Bu sürpriz oldu çünkü aynı gün öğrendiğim , arkadaşımın sınav var hadi girelim mi ? diyip de girdiğim bir sınavdı , bunu öyle "ıy bın çık zeki miyim niyim " subliminali vermek için söylemiyorum.
Sadece planlarım arasında bu yaz yurt dışına çıkayım da İngiltere'de diş kliniğinde staj yapayım falan yoktu.
Bodruma gider güneşlenir , 3- 5 kitap okur , dans kursuna başlar , porteye devam eder arada da buralardaki klinikte staj yapar, blög yazmaya devam edip tatili kendi standartlarım çerçevesinde tamamlarım diyordum.
Ama madem üstüne para veriyorlar
E bende gideyim , 4. sınıf yazındaki hayalimi şimdi yapayım dedim.
Yoksa herkes ağız birliği yapmış gibi 2. sınıfta erken diyorlar gidip kendim karar vereceğim erken olup olmadığını. Buradan sana anlatırım şayet İngiltere den kabul alırsam... zira 2. sınıf konusunda onlar da tereddütte olsa gerek kolay kolay kabul vermiyorlarmış.


NOT –  Kabul aldııııım !! ama maalesef Üniversite’de staj yapmak için alamadım. İngiltere 'de  National Health Service den aldım olsun o da olur İngiltere İngiltere’dir hasta her yerde hasta ‘dır neticede hem daha çok hasta görürüm daha iyi olur.

Yazamadığım süre boyunca üç kitap okudum. Freud'a kafa tutan kız , İnsan ne ile yaşar ve Cam kule.
Cinsel içerikli kitapları ve aşk kitaplarını asla! sevmem birinci kitabın Freud ve tezlerinden dolayı bununla ilgili olduğunu bilerek aldım. Bir de hastasının gözünden o dünyaya bakmak ilgi çekici olur dedim ve açıkçası ne yalan söyleyeyim ben pek ısınamadım.
Diğerini çok sevdim , Tolstoy 'un inançlı bir abimiz olduğunu biliyordum ama böyle inanç üstüne kurgu yapıp da etkileyeceğini tahmin etmiyordum okuması dehşet kolay ve ince bir kitap bir tramway yolculuğunda rahat biter bilemedin 2 olsun hadi.
Cam kule içlerinde en beğendiğim oldu. Neden? çünkü en sevdiğim tarz bilim kurgu !!
 ama ince bir çizgide olacak  Fantastiğe kaçınca pek sevmem büyülerdir , sihirlerdir öyle şeyler girince araya okuyamam. Tadında bir bilim kurgu benim için bulunmaz hint kumaşı niteliğindedir.
George Orwell ‘in 1984 ütopyasını okuduğumda da çok sevmiştim , Otostopçunun galaksi rehberini de aşırı sevdim söyledim zaten…Bu tarzlarda kitap önerisi yapacak olan varsa alırım bir dal ????.   
Neyse kitap analizi yapmak için tonla blög var detayları onlar şey eder artık.


Bu arada okul işlerinden bahsedeyim diş dizmeye başladık madem bahsettim buraya da koyayım şimdi bi bak bakalım nasıl olmuş?


IMG_0844.JPG görüntüleniyor        IMG_0715.JPG görüntüleniyor

Ali Babanın kobi olarak başlayıp çiftlik sahibi olduğu tekerleme var ya benim çene de diş sahibi oldukça kötü alışkanlıklara başladı.Şimdiden çıbık kırakerle sigara taktiğini kaptı valla...

Neyse özel hayattan çıktık geldiiiik tüm olayların yeşerdiği mevzulara...

Şimdi yazımın bu kısmını öyle yazmalıyım ki , Yeni okuyacak meraklı okuyucu olayı bi anlamalı , Önceki yazımı okuyan arkadaş aradaki bağlantıyı kurup heycanlanmalı ( okuyan da unutmuştur gerçi ) , ilk ve son cümlesini okur gibi yapıp "Beni takip et " diye mesajlar bırakan desperate okuyucumsunun da cesaretini kırmalı.


Dur senin için önceki yazıma yüzeysel bir bakışla göz kırpayım ; peynir ağaçlarında yetişen bilinçsiz  balık meyvelerinin birbirlerine seslenirken adlarını farezi takmalarından daha sonraları oluşan daha gelişmiş yavruları çıktıkları kabukları beğenmeyişinden kaynaklı  
biz daha zekiyiz onlardan bir farkımız olsun diyerek farezi den esinlenip kısalttırıp adlarını fare olarak değiştirdiklerinden bahsetmiştim. 
YAnii Fareler aslında balık meyvesinin gelişmiş yavrularına diyorduk dedim.
 Nitekim Kedilerin hem PEYNİR hem BALIK hem de FARE ye olan arzularına dikkat etmişsen bu üçü arasında bir bağlantı olması gerektiğini önceden de  düşünmüş olmalıydın… 

Pizza’nın Ambulans’dan önce geldiği bir ülkede yaşıyorsak bu yazdıklarıma şaşırıp reddetme ihtimalini şu an ihmal ediyorum…

Tüm hikayeye aslında daha önce anlamını gözden kaçırdığımız bir atasözünün manasını açıklayarak başlayacağım.


IMG_0719.JPG görüntüleniyor

"Kedi Yetişemediği  Ciğere Mundar Der"

Güneş Sisteminden ve galaksimizden birçok milyon ışık yılı uzakta 'MUN' adlı bir gezegende birbirlerine fiziksel olarak benzer olan Kediler ve Çiğyerler adlı iki ırk yaşar. Gezegende bunlar dışında yaşayan diğer canlılar bilinçli olmadıklarından bu iki ırka hizmet ederlerdi. Kediler  Mun gezegeninin yöneticileri olarak kabul edilmişti. Çiğyerler' den zeka olarak daha üstün yaratılmışlardı ama görünüşleri benzerdi.

Fakat bu çiğyerler adlarından da anlaşılacağı üzere gezegendeki tüm canlıları çiğ çiğ yemeleriyle meşhurdu sadece ‘kedi’ ırkının zekasına olan sempatileri ve yoğun ilgileri sayesinde onları yemeye cesaret edememişlerdi.

Mısır mitolojisine baktığında BAST ‘ı duymuşsundur. Bir diğer yazımda antik Mısır, Kedi tanrıçalar ve çiğyerler arasındaki bağlantıya da değinebilirim. Bilirsin eski Mısır ‘da kediler kutsaldı ve şimdiki hanımların çoğunun anlamını bilmeden kaş kazıtıp çizdirme modası, Mısır ‘da kedilerinin ölümünden sonra kedilerine olan saygısını simgelemek için sahiplerinin yaptığı bir uygulamaydı.

Neyse bu çiğyerler’in zaafı ile hayatta kalmayı başaran kedi ırkı ,onlardan  hafif tırsmıyor değildi daha açığı onlara güvenemiyorlardı. Çiğyerlerin en büyük sorunu tembel olmalarıydı . Koşmayı pek sevmezlerdi. Kediler tehlike olası anında canlarını onlardan koşup kaçarak kurtaracaklarına güvenirlerdi.
Fakat çiğyerlerin arasından nadir de olsa hızlı koşabilen yavrular türemeye başladığında , Kediler kendilerine zarar vermelerini engellemek için çözüm aramaya başladılar ve yılda bir gezegen çapında büyük bir yarışma düzenleyip tüm 10 yaşından küçük çiğyerleri yarışmaya dahil ettiler.    

Yarışa kendi aralarındaki en iyi koşucu  kediler de katılırdı YArışma en iyi koşucu kediler ile aday çiğyerler arasında yapılırdı  ve Kedilerin koşuda yetişemediği Çiğyer'lere 
YÖNETİCİ KEDİ SENATOSU tarafından ödül verilirdi.
Çiğyerler bunu ödül olarak algılar ve kedilere saygılarını perçinlerdi.( Bizdek LYS gibi bir sınav ) Bu yüzden Çiğyerler koşuda kedileri geçmek için uğraş verirlerdi. Ama asıl olay kedilerin çiğyerlerden iyi koşucu olanları gezegenden yollayıp , olası tehlikede kendilerine yetişecek çiğyerin gezegende kalmasına engel olmaktı.
( Hatta yarışta en başarılı olan çiğyerleri en uzağa ışınlarlardı ki geri dönmesi mümkün olmasın.)
                               Kedi Senatosu Yılda bir Yapılan bu yarışta
Başarılı olan çiğyerlere 
-Canım senin önün çok açık,  bu gezegene sığmazsın artık sen , sana "dar" gelir buralar diye gaz vermek suretiyle
  “MUN SANA  - DAR “ ödülüne layık görülüp gezegenler arası geçerli olan yazılı tastikname ile  başka gezegenlere keşife yollarlardı. (Bir nevi bilim varlığı olurlardı. Başka gezegenlerden mun ‘ a yani kedilere bilgi taşırlardı).  

İşte anlamını bilmeyip aydınlandığımız , Çiğyerlerden Bizim kültürümüze kadar gelmiş uzaysal bir miras olan bu olağan üstü söz…sözümüz..meğer kedilerin gezegenindeki yarışta yetişemedikleri çiğyerlere "MUN- Dar" demesiyle oluşmuş. Tabi zamanla asimile olaaa olaaaa çiğyerler ciğer olmuş Biz de yazık MUN gezegeninin varlığından haberimiz yok tabi MUNDAR diye bir kelime oluşturup ona değişik anlamlar yüklemişiz.

Bu sinsi çiğyerler de aramıza sızıp evlerimize kadar kedi kisvesi altında sevimli sevimli girip , iple topla yumakla oynayıp ,  kuyruğunu takip edip , saf numaralarıyla ağaca çıkıp da efendime söyleyeyim inemeyip ,  kabimizi kazanmıştır. (Artık sokakta sevimli dolanan kedilerin aslında Mun gezegeninin ajanı olduklarını bilip , başka bir gözle bakıyorsan sende bendensin )
  
Hatta sana son bir not daha vereyim ;  Şu GARFİELD ‘i bilirsin. 
O bizim gezegene gönderilen çiğyerlerden biri işte. Bu ırkı içimize alıp benimsememizi sağlayan evimize kadar sokup aasla sakınca görmememizi sağlayan yegane sevimli varlık : Garfield ! 
O Mun' da kazandığı yarışma sonrasına Lazanya gezegenin'e gönderilmiş ordan sonra ünlü olma hayaliyle Dünya 'ya gelmiş ve nitekim başarılı olmuştur. 
Artık kulak dolgunluğundan olsa gerek ve tabi şüphesiz memleket özleminden olsa gerek Lazanya en sevdiği yiyeceklerden olmuş.Dediğim gibi tipik bir çiğyer olduğunu tembelliği ile meşhur olmasından anlayabilirsin.
Düşün çiğyerlerin kedileri geçen en iyi koşucu olmasına rağmen ne kadar tembelmiş. 
Mun 'daki çiğyerlerin tembelliğini ne sen sor ne ben söyleyeyim....

Misal Sakatatistan ‘a gidip de sonra bizim Dünya’ya gelen çiğyerler daha iridir, daha hızlı koşarlar bu aslan dediğimiz de onlardır. Kedigillerden geldiklerini söylerler de işte sen benden duymuş olma ama aslında onlar da birer çiğyer : )

YAaaaA işte bir aydınlanmayı daha seninle birlikte an be an yaşadık...
Evdeki , sokaktaki , petshop'da ki kedilere yani çiğyerler 'e artık daha dikkatli bak, o kadar da saf değiller değil mi ??

4 yorum:

  1. kötü kedi şeroda çiğyer ama o artık bizden biri olmuş, rivayete göre nejat işlerle yıldırım çarpması sonucu ruhları yer değiştirmiş =P hıhıhıh, bıyıdır gilmiyurdum sende zaten bıyıdır yazmamışsın.

    YanıtlaSil
  2. senin istek yorumun üzerine yazdım,sonra Aa bi baktım yoksun buralarda gözümüz kontrol panelinde kaldı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar zaman geçsede gelirim ben =) senin gibi yazarlara ihtiyacımız var. ^-^

      Sil
    2. Heer zaman beklerim efenim çok Teşekkürler teveccühünüz :)

      Sil