Merhabalar efendim ;
Merak ediyorsan eğer Bu aralar zamanımı ruh eşim olarak
belirlediğim dünya klasik yazarlar tarihinden Gabo Marquez ‘in hayatını efendim
o’unu bu’sunu neyi varsa inceleyerek , okuyarak geçiriyorum.
Bunun yanında geç
de olsa artık sonunda okuyabildiğim The Hitchhiker's Guide to the Galaxy 'yi bitiriyorum ve
Doughlas Adams abimizin tüm kitaplarını beyin kıvrımlarıma işlemek ve ilerde
onun kafasının içindekilerle aynı yaratıcılığı taşıyan birini bulduğumda
hayatımı birleştirmeyi ancak belki öyle düşünebileceğimi biliyorum.
Zira hayat birleştirme konusuna bakış
açım ; Tom Robbins ‘in ki gibi.
“Kadın için evlilik teslimiyet anlamına geliyor. Evlenmek
bir kızın mücadeleden vazgeçtiği , savaş alanını terk ettiği ilginç ve anlamlı
eylemi bundan böyle “ona bakmayı” üstlenen kocasına bıraktığı acıklı bir
aylaklık anlaşmasıdır. Kadınlar erkeklerde uzun yaşar çünkü aslında
yaşamamışlardır.”
Tabi bu bizimki gibi ataerkil toplumlarda ne kadar
geçerlidir bilemem. Ama benim kafamın içiii adeta HAwai gömleği giymiş zengin Amerikalılar gibi bu düşünceyi bu ülkede benimsemekte.
Her neyse konumuza gelmek gerekirse , “Fareler “ evet yine mükemmel bir bağ kurarak konuyu
toparladım değil mi ? ( değil )
Ama yazının sonuna kadar dayanabilirsen bağlantı kurma olasılığın
yüksek gibime geliyor.
Nereden biliyorum çünkü , bu yazıyı yazma fikri ;
Aldığımız kilolara pasif direniş örneği göstermek , içerisinde bulunduğumuz
toplumda beğenilmek ve başkalarının uygun görüp biçtiği İtalyan Rönesans dönemlerinin
(15.yüzyıl civarına) tam aksine “ bu yüzyılda
da kadınlar ince belli olsun, kemik
torbası gibi olsun da anoreksiya dan doktorlar da yolunu bulsun” diyerek
belirlediği ideal (!) vücut ölçülerine ulaşmak için 20 yaşındaki kızları 80 lik
kalp pili olan nine gibi çorbayla , salatayla beslenmeye alıştırmış kişilerin
kar amacı güderek açtığı , üstüne para vererek milim yol kat edemediğim
anlamsız pedalları çevirirken ; kulaklığımı götürmeyi unuttuğum ve bunları
düşünerek seneye üye olmamaya karar verdiğim spor salonunun birinde , icatörüne
yüklü miktarda para kazandıran ; sabahtan beri ineni bineni belli olmayan
kapital sistemin zavallı cansız varsayılan kölesinin üzerinde ; manasızca dönen
çarkın içinde dışarıdan bakıp güldüğümüz hamster ile kendimi özdeştirerek zaman geçirirken buldum.
(YAzı tarihinin en uzun cümlesi olarak tarihe geçebilitesi olan bu cümleyi bir daha kur desen bakmadan kuramayabilirim )
Acaba şu an biri de bana bakıp ; Yanındakine “abi şuna bak
ya yarım saattir pedal çevirip duruyor bir yere vardığı yok hakkaten bunlarda beyin
varsa bizdeki ne “ diyor mudur. Diye düşünerek utanıp indiğim bisikletten , diğer çok anlamlı makinaya "koşu bandına" doğru ilerliyorum.
O değil de ; Acaba gerçekten üzerimizde deney yapılıyor mudur ? Ve eğer şu Mevzubahsi geçen fare olayı ; Fareler hakikaten
hiper uzaylılar mı ? bizden zeki olduklarını gizlemek için büründükleri bu kılık mı ? acaba böyle çarkta
markta koşup kafa karıştırmak mı amaç ?
Peki düşüngümsüler vol 1 yazımın asıl amaç kısmına gelirsek
;
Şu Fare ismi nereden geldi diye düşündüm biraz. Neden fare
sözcüğünü düşündüm çünkü Doughlas abimiz benim kafama fare kelimesini soktu ama
anlamını bırakmadı , açılımını vermedi nereden geldi bu isim söylemedi ; Bunu
da ben bulmaya karar verdim.
Şimdi aslında bu fare ismi “farazi “ kelimesinden geliyor. Bizden çok uzaktaki bir galakside yaşayan
farazi ailesinden geliyor. Bunlar o gezegenin yöneticileri , bizdeki Rockefeller
‘lari gibi biraz öyle düşün.
Bunlar dünya denen yer kürenin yapılmasını sipariş
ederlerken , yapımcı firma çıkıp demiş ki
“Ya arkadaşım siz burada
yaşayacaksanız eğer ne diye buranın ¾ ünü su ile kaplıyorsunuz , siz yüzme
bilmiyorsunuz ki “ demiş.
Bunu duyup çok içerleyen zengin ve bir o kadar da züppe olan
Farazi ailesinden “Fisher Farazi” bu
konuda büyük büyük babasının aslen pipet olarak icad edip , balık suyu içme niyeti ile kullandığı “snorkellerini”
alıp galaksi ve gezegendeki ilk susuz dalan farazi üyesi olarak tarihe geçmişti.
Tabi o zaman balıklar ağaçlarda yetişen birer meyveydi ve
yetiştiği ağacın adı “peynir” di.
Fisher Farazinin
susuz dalma girişimi haberini tüm galaksiye yaymaya karar veren kıskanç ve dalgacı kuzeni ; bu haberi onun duyurduğu anlaşılmaması
adına diğer aile bireylerine haber vermeden , Galaksi Haber Merkezine (GHM) ulaşmadan
önce bu haberi küçük düşürücü olarak niteleyen büyük babasının onun duyurduğunu anlamaması için
anonim yazacağı mektubu ışınlayarak haberi ulaştırmanın en iyisi olacağına karar verir.
Kuzen farazi yazdığı mektubu GHM'ye ışınlar,
Bu sırada son zamanlarda bir faaliyet gösteremediği için
işinden atılma korkusuyla boğuşan GHM de zor günler geçiren , Disleksi hastalığından müzdarip , coğrafya
öğretmenliği mezunu ama gezegenin yer şekilleri neredeyse dümdüz olduğundan mesleğini
bırakıp muhabir olmaya karar veren bir adama bu mektup ışınlanır.
Disleksi hastalığından dolayı yazma ve okuma kabiliyeti gelişmiş
olmayan son zamanlarda işindeki verimsizliğinden
dolayı hesabına yatmayan maaşından kaynaklı kırılan LÜK ‘ünü tamir ettiremeyen hipermetrop muhabir
- ( o
gezegende “lük” denilen şey ilerde bizim dilimize gözlük olarak geçecektir.) okuma
zorluğu çektiğinden ve bir de yakını
göremediğinden “FARAZİ” kelimesini
- “FALEZ “olarak algılamış ve kafasına göre ses getirecek bir
haber uydurup işinde yükselmek için bu fırsatı kullanmaya karar vermiştir.
(İlerde bize okullarda “Falez” aslında bu kahverengi takım
elbiseli coğrafya öğretmenin klonları tarafından ; geçmişi kapatmak için ; dik
kayalık sahil olarak öğretilecektir.)
Falez aslen onların gezegeninde icad edilen bir “giyotin “ makinasıdır.
Farazilerin ; Falezi
gezegendeki diğer canlılar için kullanacağına yönelik çıkarttığı haberde ;
Fisher Farazinin bu fikri büyük babasına verdiği ; kuzeni
ile birlikte evde besledikleri dinozorlarına önce işkence yapıp sonra “falez” ile öldürdükleri söylentileri , gezegen halkı
arasında dolaşmaktadır ; hatta büyük babası onları tehtid etmek için “ Bunu yapmanız için ancak ruhumu gezegendeki
tek dik kayalıklardan uzay boşluğuna atmanız gerekir ” dediği kulaktan kulağa
dolaşır.
Bu haberin iyice yayıldığını ve gezegende isyanların baş gösterdiğini duyan Büyük Babası ; Yer küre denilen projenin yapımına hız kazandırır.
Ve yapımcılardan özellikle bu yer kürenin çoğunluğunun
sudan yapılmasını istediğinden bahseder. (amacı torunlarına yüzme öğretip deniz altı krallığı kurmaktır)
Farazi ; kahverengi takım elbiseli
coğrafya öğretmeni tarafından iftira edilen torunlarını bu gezegenden kaçırmak
ve huzur içerisinde başka bir gezegende krallar yaşatmak istemektedir.
Hiper zeka sahibi Yapımcı ; Yeni yaptığı yer kürenin
içerisinde zaten az olan kara parçasından yer tasarrufu yaparak peynir
ağaçlarını denizin dibine dikmeye karar verir. (Böylece Farazi torunları oraya gittiğinde beslenmeleri de denizde dikili peynir ağaçlarından alıştıkları gibi hazır olacaktır)
Farazi torunlarının izinin kaybolmasını sağlamalıydı ama aynı zamanda da krallığını o gezegende ilerde kolay kabul ettirebilmeliydi bunun için kendi adını esinlendirecek bir ad olan olan farazi az da olsa değiştirerek ; orada yaşayacak tüm canlılara
” FAREZ “ denmesini uygun gördü.
(Farez günümüzde Fransızca da kendi ülkesinde tanınmış bir
kişi olarak kayıtlara geçmektedir.)
Farazi sonunda galaksi halkının baskısına dayanamayıp , kendi
torunlarını halkına güven hissettirmek amaçlı (sözde cezasını vermek üzere ) uzay boşluğuna
bırakır ve oradan tam geçerken uzay jetinin onları alıp yeni evleri olan yer
küreye bırakmasını söyler.
Yalnız yapımcıya çok az süre bıraktığından bir şey dikkatten kaçmıştır ki , yapımcı kısa sürede yaptığı bu
gezegene farazilerin yaşam sürebilmesi gereken gazlaşmış siyanürü koymayı
unutmuştur.
Torunlarını güvenle başka bir gezegene taşıdığını düşünen
farazi ; Uzay jetinden inen torunlarından bir daha haber alamamıştır.
Yapımcıyı "falez" icad edip onunla öldüren Farazi , gezegen halkından hıncını postmodern tabirle giyotin ile almıştır. Daha sonraları acısından ölmüş ve yer kürenin icadı da böylece unutulmuştur.
Gel zaman git zaman ; Peynir ağaçlarından çıkan balık
meyveleri kimse tarafından yenilmediklerini gördüklerinde , ortama uyum
sağlamış ve yavaş yavaş hareket yeteneği kazanmışlardır.
Bİir gün tam hareket edebilen bir balık diğerine burada
kimse yaşamıyor mu sorusuna ? Biz aslında farez olabiliriz , Burada farezler
yaşayacaktılar ama bir hesaplama hatasından buraya geldikleri an öldüler demiştir.
(İlk reenkarnasyonun baş gösterdiği bu olayda ; Aslında
yapımcı diyerek tabir ettiğimiz canlı falez (giyotin) ile öldürüldükten bir süre sonra ilk canlanan balık vücudunda ruh bulup , aslında her şeyin tohumlarını hesapladığı gibi bizzat kendi atmaya başlayacaktır.)
"Farez" ismiyle anılan meyve balıklar ilginç bir üreme
dönemlerine sahiplerdi ; Ağaçlarda yetişirken Gözlerinden ışık yakıp söndürerek kur yapmaya başladıklarında oluşan yavrulara “ Far ” adını takmışlardır.
Günümüzdeki far kelimesinin kökeni aslında balık meyvelerinin çiftleşme
döneminden gelecektir.
Bunlar sadık ve tek
eşli canlılardır , tabi hafızaları el verdiği süre boyunca… “Farez “leri söylemesi
biraz uzun olduğundan yavrularına “far” adını takan yetişkinler ; yavruları büyüdüğünde
onlara seslenirken “z” harfine gelmeden kelimeyi unuttuğundan mütevellit ;
EN eski zamanlarda ; aslında şimdilerde “Fare” diye adlandırdığımız
şey Balık meyvelerinin yavrularına verilen ad olarak kabul görmüştü.
Şu an gezegenimizde yaşayan fare isimli canlılar , asıl isim
atalarının yetiştiği ağacın adı olan “peynir ’ e” büyük bir sempati ve
saygı duyar , bu dünyada daha fazla zarar görmemeleri için onları yiyip , aslında
midelerinde ve ruhlarında sakladıklarına inanırlar.
Kim derdi ki Fare aslında larva balık meyvesi değil mi
?
İşte hayat böyle…
Cidden okurken yoruldum(Nolan filmleri gibi yazı) ve kalori yakmış olabilirim, çünkii güya yarım saat matematik sorusu çözmek ile yarım saat spor yapmak aynı kaloriyi yaktırıyor muş, artık ne kadar gerçek ve ben ne kadarını doğru anımsayarak paylaştım bilemiyorum ve dünyanın en uzun cümlesini iyi ki parantez içinde belirtmişsin çünkii cümlenin bitmesiyle beynime hücum eden tespit heyecanım atasını bulmuş fare heyecanı ile aynıydı. Bir daha ki yazında(Vol.2) kedilerle olan iletişim bozuklukları nerden ve neden kaynaklanıyor bu konuya değinirsen sevinirim sevinirim =)
YanıtlaSilDipnot: Spor iyidir.
Emeğine sağlık sonsuzcuğum yorumun beni çok mutlu etti zira Nolan filmlerinin hayranıyım sen benzetmişsen ne mutlu bana :)
SilElbette değinirim... senin gibi okuyucu her blogger a lazım :)
Çok hoş olmuş vallahi yazıların ve uzun cümlelerin takipteyim bundan sonra izninle :)
YanıtlaSilAman Efendim teşekkürler izin ne demek blog sizin :))
Sil