Eski Türk filmlerinin
aşklarını severim bak , böyle uzaktan bakışmalar , el ele tutuşurken
utananlar. “sevgi emekti” mantığı bir tek
o dönemde algılanan bir olguydu. Bu devirde kalmadı duygular, algılarımızla
oynadılar,
Teknoloji ilerledikçe makineleri insanlara benzetmeye
çalışıyorlar ,robotlara insan
özellikleri eklemek için mühendisler bir
taraflarına zarar verirken , insanlarda
da bir makinelere benzeme meyilli böyle bir duygusuz, bir ruhsuz oldu herkes
tövbe estağfurullah;
Sabah kalk bin
metrobüse, işe ,okula yetiş , öğlen yemek
yemeye vaktin varsa arkadaşlarınla, sosyalleşmiş hisset kendini bu da güzel de , akşam da git evine ; derin dondurucuya
fırlatılan et parçası gibi yatağa at kendini.
Bak boşuna mı demiş atalarımız ? "Gençliğin kıymeti bilinse ,
kocalığın şikayeti az olur" diye.
(koca kadınlar gibi hissettim kendimi , toprak kokuyor bu atasözü )
Sonra vay efendim ben neden erken çöktüm ?
Göz kenarlarında
kazlar , ördekler basmadık toprak bırakmamış , portakallar kabuğu soyup da
bacağa işleyip kaçmış , sen sabah akşam göze salatalık, patates kapa hala , napcan artık ? o mor halkalar , yeşile dönse ne
değişecek ? Hadi kadınların zararı
kendine, Erkeklerde andrapoz belası ;
( Belirli bir yaştaki erkeklerin ; Azalan testesteron seviyesini ,aç gözleriyle çocukları yaşındaki,genç kızlara bakarak seviyeyi arttırabileceği inancı )
60 yaşında binme o motora amca , giyme o deri
pantolonu, yapma !, sen mi kullanıyorsun o motoru , motor mu kullanıyor seni
anlaşılmıyor, kime korna basayım ben ?
Bide hız yapıyor
üstünde , rüzgar alıp gidecek , hortum da geri gelcen diye korkuyorum.
Git 30 unda falan bin paşa paşa. Sonra akşam
taksimlerde sabahlayıp da vay efendim 60
yaşımda fazla heyecandan gittim deme bana.(!)
Benjamin buton;bir filmden ibaret , ütopik bir şey. Bu
bizdeki “Korkusuz Cengaver” gibi.
Hatırlarsın filmi, mantığın ölü taklidi yaptığı film bunlar.
O Cüneyt Arkın'ın (prof. şahin bey) mil çekilmiş gözlerine inat , Düşmanının ayak
sesinden, yerini tespit edip , tam ayağına attığı ok var ya hani ,ondan bahsediyorum ; (Hatırlamadıysaan senin için ;
burada)
Orada oku atınca şahin bey
Anton abi tabi basar feryadı, Şahin
bey de o meşhur repliği söyler hani
“Bağırmayacaktın Anton, artık ağzının yerini biliyorum” . . tabi
dağıtıyor oku,ses gelen yere Şahin bey , . Dedim ;
İyi bari oSurmadı adam orda
, ya kaçırsaydı korkudan????Vallahi tam onursuz ölüm olurdu.
Bakma sen , Şahin bey matematik otörü; Tam sempozyumdan
çıkmış, demiş ben şu bizimkilere bir"show off" yapayım ; Olay Anton değil orda.
pöf !
bide lisede gidip
tonca teoremler öğretiyorlar , öğretsene Şahin bey teoremini , yolumuzu bulalım
bizde.
Mil çekmek demişken , bu köklü bir işkence yöntemi bir yerde
sözü açılırsa diye bahsedeyim ; Malazgirt meydan muharebesinden sonra Romanos
Diogenes amcamız esir düşmüş,
Selçuklu askeri korumasında başkentine sağ salim
postalandıktan sonra , bizzat hakiki adamları
onu zindana hapsederek gözlerine mil çekmişler.
Gözden düşen bir kralı hemen devreden çıkarmak istemişler ki ilerde bir
hamle olur da darbe tersine dönerse, başa tekrar gelip, kendisini alaşağı
edenlerin sonu Anton abimiz gibi olmasın.( nası bağladım ?)
Öldürmek , ağır neticeler doğurabilir, insanları bir araya
getirebilecek hınç ve kine sebep olabilir , Bundan mutevellit ; tarihte göze
mil çekiverip, kralın ya da yöneticinin işte neyse, bir an önce devreden
çıkarılma derdidir.
Sonuçta; Kendisine darbe yapılan hükümdar; öyle bir hale getirilmelidir ki , bir daha
hiç kimse kendisine ümit bağlayamamalıdır.